24 Aralık 2009 Perşembe

gözağrısı

Dün gece uyuyamadım hiç,
Bütün gece, gündüz düşününce ipe sapa gelmeyecek ama aslında böyle bi ülkede yaşayınca da, gerçek olması hiç de şaşırtmayacak şeyler düşündüm.
Sinir yıpranması diyorlar delirmeye kibarca. Sek sek oynamak diyorum ben. Hani sek sek oynarken sekerek bi kutudan öbürüne geçersin ya, bazen sanki kutular birbirine giriyor, sek sek.1,2,3,4,5....sırayı kendine göre yapmaya başlıyorsun.
Yok yalan değil, eski psikiyatristim bi tv kanalında klasik türk müziği programı yapıyor.
Başbakan yardımcısına suikast planlayan askerlerden biri elindeki adres kağıdını yemeye çalışıyor.
Ellerinde kurusıkı tabancalarla insanlar birbirne ateş ediyor. Para için. Ya da para zaten işin bahanesi.
Polis çantamdaki pişmaniyeden şüpheleniyor.
Ben iskoçya da yüksek lisans hayalleri kuruyorum. Sırf oralarda insan az diye.
Boynumdaki kistlerin tekrar büyümesinden anlıyorum stresssssssss, stresssssss diye inim inim inlediğini vücudumun.
Yok , yer yok. Gidecek bi yer kalmamış bize gidecek.
Tırnaklarıma uzun uzun baktım bu sabah, kesmenin vakti gelmiş mi bi türlü karar veremedim. Sanki vücudumun bi parçasını kesmek, insani değil pek. Hem de makasla.
Kusmak, tırnak kesmek, ağlamak.
Ayrılmak gibi mi.
Gidememek ya.
Kusamam, tırnağımı kesemem.
Ağlamaya başladım ama. Artık ağlamaya başladım. Ağlayacak kimse yok. Ama işte kitap okurken gelen ağlamalar var. Tırnaklarımı kesmeli ve kusmalıyım biraz da. Yeniden tırnak uzatmak ve yemek için. Tekrar kesmek üzere. Tekrar kusmak üzere.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder