bi kere, güzel bi adamla, güzel bi balkonda bi yaz akşamı, küçük tahta iskemlelere oturmuş, sokakları seyretmiştik uzun uzun. Yüksek tavanlı evin duvarlarında sesimiz kahkahalarımız çınlamıştı. Sokaklardan geçen esmer çocukların kocaman seslerini, yokuşu tırmanmaya çalışan arabaların hırıltısını, sarhoşların anlaşılmaz gürültülerini dinlemiştik. Güzeldi adam. Yıllardır, öyle garip bi heyecan, garip bi sevdayla kelimelerinin peşinden gittiğim.
Her defasında, dönüp dolaşıp sana geliyordu benim ağzımdaki kelimeler, ama neden geldiğini de bilmiyerek.
Güzel adamın da, ciğerini söken onun deyişiyle, sana benzer bi kadın vardı aklında. Güzel cool ve zeki. Sanki karşılıklı oturmuş, sizin güzelliğinize, sizin mükemmelliğinize layık olamicak olmamızın yasını tutuyorduk birlikte o balkonda.
Aslında ben, bütün o çirkin ördek yavrusu hissimle, çok sevinmiştim, üşüyünce üzerime bi şal getirmesine, beni düşünmesi, içime batmıştı bi şekilde. Kimse düşünmemiş beni demek çoktandır.
Sonra birden, bütün o kapalıçarşı hikayesinden, bütün o eski sevgililerden, votkayı nası içseklerden, sonra, patti smith sever misin dedi bana. Bi an, sarhoş aklımla gelmedi bi resim gözümün önüne. Sonra hadi patti smith dinleyelim dedi, içeri gidip cd çekmecesini açıp patti smith cdsini yerleştirdi yerine. Ben cd deki resmi görünce tanıdım, ben ufakken, türkiyeye konsere geldiğinde, şimdi hatırlamadığım bi akraba ya da komşu teyze haberlerde patti smith çıktığında aa baksana kadın mı erkek mı bu demişti bana. Tahmin edersin ki, teorik olarak olmasa da, içgüdüsel olarak, hasta olmuştum kadına.
Aklıma geldi hemen o an.
Ve sen, ve o ve o an ve şimdiki an ve bütün anlar hep birlikte.
Ve bi gün, okulda kantinde otururken, bi arkadaşım, biliyo musun patti smith in frederick diye bi şarkısı var dedi, ve her tarafa değişik sol örgütlerinin afişlerinin asıldığı o gri bordo kantinde, o tahta piknik masalarının üzerinde, sıkış tıkış oturmuşken, ve uğultu ve kocaman mavi poşetli çöp kutuları birer kuyu gibi yerleştirilmişken dört bi yana bizi yutmak üzere sanki. arkadaşımın kulaklığını takıp, frederique dinledim. Ve yine o kopma hissi, o yaşadığım yerin sana en uzak yer olma hissi çöktü üzerime.
Ve patti smith, ve sen, ve biz, ve saf salak ve kaybettiğini çoktan kabullenmiş bizlerin, başımızı kaldırıp gözlerinizin içine bakma cürretkarlığı:
bye bye hey hey
maybe we will come back some day now
but tonight on the wings of a dove
up above . . .
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder