Salgın var, korkuyoruz birbirimizden, ağzını hafifçe açan herkes hapşurmaya teşebbüsten yargılanıyor, infaz edilenlerse otobüslerden, vapurlardan hatta uçaklardan dışarı fırlatılıyor. Tekbaşlarına hapşurmaya, öksürmeye, gözlerini yakmaya, ishal olmaya, kusmaya, bi yatağın içinde ateşli rüyalar görmeye ve yastıklarının virüslü yüzlerine burunlarını gömmeye terk ediliyorlar. Nasıl öldüklerini bilmiyoruz, korkumuzdan. (Geçen gün otobüste terleyen alnımı silmek için( - ki türkçede alınteri derler, bilmezsin) cebimden eprimiş bi peçete parçası çıkardığımda, etrafımdaki herkes, sanki cebimden kocaman bi bazuka çıkarmışım da gezgözarpacık yapıyormuşum gibi, siper aldılar, korkularından.)Ben, inanmazsın ama, seni düşündüm, eski sevgililerimden biri, çok aç kalsan beni yer misin diye sormuştu ,ki şimdi soracağım sorudan daha acımasızı var bil diye söylüyorum bunu, seni düşünürken dedim ki, istanbulda yaşar mıydın benle, asla dediğini duyar gibiyim, e sormazsın biliyorum ama aklında olsun diye söylüyorum, ben de ne pariste ne berlinde, ne de new yorkta yaşayabilirmişim, sırf sen diye. Dışımdan salak bi çocuk numarası yapsam da, aslında içten içe, şimdi salak bi çocuk numarası yapıyorum ve sen bunu anlayamicak kadar kutsal bi şahsiyet zannediyosun kendini, diyodum, ve ben senin bu yüksek şahsiyet havalarının altında ezilmek istediğimde, sadece senin aslında beş para etmeyen güzel gözlü bi parisli olduğunu düşünüp kendimi senin seviyene inmemle yüceltmek istediğimde, seviyordum seni.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder