15 Kasım 2009 Pazar

İnanma gözlerine

Biraz kül, biraz duman... O benim işte
Kerem misali yanan... O benim işte
İnanma gözlerine ben ben değilim
Beni sevdiğin zaman... O benim işte.

diyen bi şiirimiz, ve bi de bunun şarkılanmış hali var. türkçeyi sevmen sebebiyle, seversin belki duysan. türk bakkalıyla gey barın arasındaki kaldırıma oturmuş, bisikletleri çalan iri kıyım almanlara bakarken, anlatmaya başladığın bi hikaye geldi aklıma bu şarkıyı dinlerken. Bi gün, tam da o'strasse ye çıkan metro durağının orda, bi kadının cüzdanını çalmış birileri, ve sen de görmüşsün, olayı, çalanı, ve deliliğinden mi iyiliğinden mi bilinmez, koşmaya başlamışsın hırsızın peşinden, (sarhoş kafamla hayal ettim seni, güzelim kumral saçlarının kaat kaat rüzgarda inip kalkışını, ve büyük ihtimalle koşarken kendi koşuşuna şaşırışını), sonra peşinden koşarken, köşe başındaki türk gençlerine( belki de kürtlerdi nerden bildin diye sorabilirdim sana aşık olmasam), bağırarak yardım istemişsin, ve yağız anadolu delikanlıları sana eşlik etmişler hırsız kovalamacanda. Gözlerin dolmuş senin de koşarken, pek bi dışlamışsın zira anadolu delikanlılarımızı, (sadece anadolu delikanlılarımızı mı-) sonra, tam o meydanda, adını hatırlamadığım, ama heinrich platz ın ters istikametinde olan, o meydanda yakalamışsınız hırsızı, tabii sana iş düşürmemiş bizim delikanlılar, hırsızı da pataklayıp, biz kreuzbergin şövalyeleriyiz mealinde bişiyler gevelemişler(die ritterinnen), sonra beraber kadına iade etmişsiniz cüzdanını, kadın da ağlayayazmış, sen de işte, orda, o kaldırımda, bi elinde rakı, ben yanında, almanlar bisiklet çalarken, anlatıverdin bu kahramanlık hikayeni, pek çok sebepten kızabilirdim sana, mesela, o bisiklet çalan almanlara neden sesini çıkarmadın diyebilirdim, yanıbaşımızdakilere, ya da anadolu delikanlılarının yaptığı, ortalama herkesin yapabileceği türden, bu yardımın seni bu kadar şaşırtması bile, ayrımcı bi davranış değil mi, diyebilirdim. Ama demedim, ama sustum, ama sevdim, ama içtim, ama kokladım, ama merak ettim gömleğinin ardındakini...ve siktir git, demek varken, durdum yanında, ilk aşkın verdiği hak, tümden saçmalayabilme hakkı dedim, durdum yanında, sen pariste dedenle yemek yerken, onlara nasıl açıldığını, onların da sana ne önemi var sevdiğin kişinin cinsiyetinin biz seni seviyoruz dediğini anlatırken ben de, o anda, anladım, yine o cesaretten anladım, bütün dünyaya ben bu kadını seviyorum demenin kıymetini, ve o anda, bütün türk bakallarının önünden senle elele yürümek geldi içimden.
Ve sen, sabaha karşı, bisikletin yoksa, eve bırakayım seni arabayla dedin, benim, bisikletim vardı ve sana yalan söyleyemicek kadar tutkundum, keşke deseydim, az önce bisiklet çalanlar, benimkini de çalmış, işte bu yüzden evime bırakmalısın beni, ve arabayı nehir kenarına çekip, beraber güzel havada nehir üzerine düşen şehir ışıklarını seyretmeliyiz.
Seyretmeliydik.
Ama ben söyleyemedim, yalan. Ve bisikletimi gösterdim, bisikletimle uzaklaşana kadar arkamdan beni izleyeceğini söyledin, amok koşucuları var, genç ve güzel kadınlara saldırıyorlar dedin, aslında güzelliğimden çok gençliğime toyluğuma vurgu yaparak.
Ve ben kulaklığımı taktım, o aşk cesaret ister diyen efkarlı yunan şarkısını dinleyerek, karanlık demir köprülerin altından, eve gittim. Ve nehir güzeldi.
Ve ben, ben değildim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder