senle vakit geçiremediğimizden, gördüğüm her yeni fotoğrafın, senle geçmiş bi an gibi geliyor bana. her yeni fotoğrafına her deli bakışımda, sanki senden kalan hareketleri unutmamak için mi ne, sol elimi sol omzuma götürüp boynuma doğru kaşır gibi yapıyorum. sonra gözlerimi kapatıyorum, sanki derin bi nefes.
sonra gözlerimi açıp, masama bakıyorum, üsüste kitapların altını çizmekten tükenmiş kalemlere. sonra eski bi fotoğraf durur masamda, ben 14 yaşındayken lisedeki alman öğretmenime yemeğe gitmişim de, ne salaklıksa işte, adam dağınık mutfağın ortasındayken, bardağına su koyarken çekmişim, o durur masamın bi kenarında: huzur.
judith butler geldi buralara.. hani sana demiştim de, judith butler a çok benziyorsun diye, daha ilk tanıştığımızda. sen de tanımıyorum ama eve gidince internetten bakarım demiştin.
judith butler ı görünce. biraz duruldu içim. dedim ki. judith butler burda. kopyası nerde.
en az anlamadığın dilde mektuplar yazmam kadar saçmaydı seni görüntüden ötede bişi zannedişim de.
ama işte. gerçeği görmeden, kopya olduğunu bilemiyormuş insan.
yine de.
güzelsin.
içimi sızlatan.