9 Ağustos 2013 Cuma

uyuyan biri var.

içerde uyuyan biri var.
boş şişeler ve yemek masasında kağıtlar
var.
ve sarma sigaralar özenle rujlanmış.
senin için.
sarmış
ve dudağına ruj sürüp
hepsini tek tek ıslatmış
ve pembe bir kutuya koymuş.

bileğimdeki yaraya merhemler,
çakmağın yanında duruyor.
kolumda morlukları
var.

bırakmış.
gecenin bi yarısı,
ben gidiyorum
demişim,
sadece pencereden bakmış.
yarası.
gece yarısı.
trans ablalar
ve ben.

kimse sevmemiş
bizi.

öbür ihtimal.

bence insanın intihara en yakın olduğu zamanlar hiç de öyle bunalımlı anları filan değil. tam da  her şeyin "normal" gittiği, kağıtlarla boğuşulan, aslında her şeyin fena da gitmediği zamanlar.
fena gitse de gitmese de olmuyor dediği bir "an" var insanın. işte sarhoş olmak da, uyumak da, sevişmek de, sokaklarda divane dolaşmak da kar etmiyor artık. öbür ihtimal insanı çekiyor. 

20 Mayıs 2012 Pazar

tek kurtarıcımız da öldü!

(Deus est suum esse)

Tek kurtarıcımız da öldü,
evet

öldü.


22 Aralık 2011 Perşembe

Adı

bir bardak su içtim
ohhh
ve dedim ki
Allahhhh
kurumuşuz!

6 Aralık 2011 Salı

kes!

kes o kolu kangren olmuş artık kes kes kes için için çürüdün bittin artık kes kes kes kes kes
sus

1 Kasım 2011 Salı

ve

titredim
ve
öldüm
ölüm korkusundan

13 Ekim 2011 Perşembe

madem öyle

madem öyle, madem hep kötüler yaşıyor madem
madem hep sevenler bizi sevmemiş hiç, öylesine durmuşlar bakmışlar
madem öyle
hadi yasımıza devam edelim, hah bi de biter sanmıştık, bi de yanımızda uzanan adam bizi gerçekten sever sanmıştık.
hah.
bak öteki gidiyor, bedeni küçücük olmuş, bi zamanlar sana yemek yapardı.
some more, yes please...
this is istanbul.

19 Eylül 2011 Pazartesi

yara

yara iyileşirken kaşınır. ancak o zaman anlarız iyileştiğimizi, kaşıntıyı acıdan ayırd ettiğimiz an.

15 Eylül 2011 Perşembe

good friends we had good friends we lost!

omuzlarımda hayatımda uzun süredir hissetmediğim korkunç bi düşünce yüküyle, bu yükü hafifletmek için, siyah üzümlü turta yapmaya karar verdim akşamüstü, evde kimse yoktu yiyebilicek, ya da içimden sana turta yaptım demek isticeğim kimse yok hayatımda, ama yine de, biraz una, şekere üzüme dokunmak iyi gelecekti biliyorum. uzun uzun hamur yoğurdum, şeker un tereyağı kabartma tozu vanilya, yumurta filan...uzun uzun yoğurdum, un filan oldum.
radyo açıktı, bi yandan da kendime soğanlı yumurta yapıyordum, akşam bi başıma kırmızı şarap eşliğinde yemek üzre.. o sırada çıktı karşıma o şarkı. bob marley, gözyaşlarımı duymuş olmalı: no woman no cry, oh my little sister, don't shed no tears....

Good friends we have had,
Oh, good friends we've lost
along the way
In this great future you can't forget your past
So dry your tears, I say

bi kere, bob marleyin ölüm yıldönümünde, iki ayrı şehirde, iki ayrı kilisede, bob için mum yaktığımız geldi aklıma, iki ateist...

şimdiyse aklımda teomanın bi şarkısı var:

bir tuzağa kaptırmıştım kendimi, ama eminim tanrı var bugün!

6 Eylül 2011 Salı

yalnızlık yok.

yalnızsındır, eve gelirsin, televizyonu açarsın ses olsun diye, televizyonda erol evgin tüm şefkatli bakışlarıyla, imkansız aşklar için yaratılmış olmasının aslında ne kadar imkansız olduğunu kanıtlar gibi, kadife gibidir. oturursun masaya, bilgisayarın elinde, uzaklardan bi arkadaşın mail atmıştır, istanbula geliyorum, seni de görmek isterim der, yine de yalnızsındır. annen baban vardır, gününü sevdiğin adam(lar)la geçirmişsindir, ama yine de yalnızsındır.
çünkü yalnız olamazsın, olamicağını burnunu sürte sürte anlamışsındır, doğaya karışayım diye koşa koşa dağa gidersin, sonra dağda yürürken gözün sokak ev insan görmek ister. eh bi insan doğası olmadığına göre, bilmediği yerde korkuyor insan. yalnız kalmayı özlersin, insanlar yalnız bırakınca da oturur geceler boyu yalnızlığına ağlar, youtube dan eski dizileri filan izlersin.
manav bulursun kendine, sohbet edecek, karadenizli fırıncı, espri yapacak..
yalnız diilsin işte, yalnız olamazsın sen. bütün karın ağrın bundan. kabul et. yalnızlığın hijyenini at kenara. yaban domuzunun çamurda debelenişi gibi, debelen.

4 Eylül 2011 Pazar

bi fikirsin

tanrı gibi, daha doğrusu tanrı fikri gibi diye düşündüm. sağından solundan yanından kenarından hangi fikir geçerse geçsin, fikrin kendisi kalıyor, herkes, tek tek, kendince, kendi zamanında, kendi hayalinde farklı bi tanrı fikri taşır, bazen taşımak istemez, bi kenara koyar, uzaktan bakar, yakınlaşır, tekrar uzaklaşır, bazen tanrının suretleriyle karşılaşırsın, sureti görünce kendini hatırlarsın, kendi olmayan kendini, kendilikten uzaklaşmış...
zor, nerde f. harfini görsem, aklıma geldiğin zamanlar oluyor, suretin onlar, senin...
bugün, ağladım yine... berlinde bir doktora programına başvurayım diyorum, ama her köşeyi döndüğümde seni görme ihtimalim, beni öldürüyor. senden sonra hala başka kimseye ilan-ı aşk etmedim, kimseye ağlayarak seni seviyorum demedim, yalan yok, bi kişiye diyesim geldi, yuttum, ağlayarak gidiyorum dedim.
dikiş dikmeyi öğrenmek istiyorum bu ara, ellerimin arasından değişik kumaşlar akıyor, mor çiçekli, sarı...
sen hep kalıyorsun bi yerde, tanrı fikri gibi, her yanımdan akan yaşantılar....insanlar...trenler....
bi fikirsin.


gitsem dedim olmadı

istanbul
gitmek istediğim yanların
köşelerin
ve
diplerin var
istanbul

seni bildim bi
kaçacak ne bi ağaçaltı
ne bi deniz kenarım
var
istanbul

gürültün
istanbul
sesimi bastırıyor
bak onca kelime vardı aslında

kaçmak istediğim
saçakaltların var istanbul
kan damlıyor üstüme