Bunu sana yazıyorum, evet, daha güzel kağıtlarım oldu elbet, sadece acildi yazmam gerekenler, ve dedim ki, o kağıdın kendisine bakar, kelimeleri okur, ki oku demiştir ona inandığı...
Bugün taksim meydanındaydık...israilde olanlar...( gerçi uluslararası karasu diyorlar oraya, sanki sular bile sahipli)
ve tam da oturma eylemimiz bitmişken, meydandaki küçük minareden birden bire Allahuekber sesi yükseldi..
ve dedim ki, eğilip büküleceğiz birbirimizin eklemlerinde, çatırtı sesleri duydukça iyileşeceğiz, ve yolculuklar yapacağız, gemilerde, insanlıktan numune...
Allahuekber deyince minaredeki ses, güzel yüzün, güzelim sakalların geldi aklıma, gözlerimi kapatıp, parmak uçlarımda hissettim acıyı ve dayanışmayı, ve sağımdan solumdan kürt kadınları geçerken, birilerini kaybetmiş, ve herkes her şeyi kaybetmiş...
Insan yol alıyor, gidiyor, bir noktadan tekrar aynı noktaya, ve sen ve ben binlerce yıldan sonra buluşuyoruz.
(Ey Rabbimiz! Bizi zalimler topluluğu ile beraber bulundurma!- Araf-47)
ve aklımda kelimeler uçuşuyor:
"kalbin işine bak
yüzüne bakamaz
ağlar durur sen uyurken....."
(mor ve ötesi, araf)