28 Ocak 2010 Perşembe

sezeni ağlarken görsen...

Bi kere, eski sevgilim televizyonda eski bi sezen aksu filmi bulmuş ve bu kadın gençliğinde ne güzelmiş ya demişti, nası bi kavga çıkardığımı tahmin bile edemezsin, ona nası benim yanımda başka bi kadına güzel deme cürretinde bulunursun diye kızarken aslında, sezen aksuyu çıldırtırcasına güzel bulduğum gerçeğiyle kavga ettiğimi biliyor muydu bilmem. Bilmem, tv de dans eden bi kadını gördüğünde, bak bu kadın tam sana göre dediğinde, acaba biliyor muydu, neler olduğunu çaresiz aklımın içinde, onu deli gibi sevdiğimi, ama aslında hayal dünyamı yıllarca başka şeylerin süslediğini....
daha önce demiştin, daha önce,
evet demiştim ben de, evet, daha önce, pek çok kere..
peki demiştin neden hala bunlar, neden..
sezen olsa
hayat bazen öyle insafsız ki, seni taa en yüreğinden yaralar derdi belki de...
yıllar sonra gördüm onu, bembeyaz bi koridorda ağlıyordu, sezen... onu gördüğümde, o ağlayan başını ellerimin arasına alıp, gözlerinden gözyaşlarından öpmek istemiştim.
Ama o , sezen, ağlayarak baktı suratıma, baktı, yanımdan geçip gitti ağlayarak.
Haklısın biraz geç karşılaştık, biz senle sözleri susarak aştık
der sezen...
Olmayınca olmuyormuş. Şimdi bu epilepsi krizleri gibi titreten bu nöbetlerimde, bi yandan senin beni sevmediğine ağlarken...
yaklaşıyor gelişin, ve ben, beş yılımı geçirdiğim biri dururken, sadece seni hatırlıyorum. O yıllar sanki, sanki geçip gitmiş seni beklerken. Senin o güzelim burnun, o gevrek sesin ve o dümdüz saçların bi yerlerde beklemiş beni..
 
Bir başka dünyanın insanısın yavrucağım derdi sezen..
ben neden ağladığımı bile bilmeden, kar yağarken, kara bakarken, sezenin gözüyaşlı yüzü gözümden gitmezken, seni düşünüyorum.
Bilmem ki, bi kere içten sarsaydın beni, bi kere.. bu kadar
yok yok biliyorum, biliyorum, görüyorum gerçekleri, kendi dünyamın toprağında büyüyorum, sezenin dediği gibi.
Ve düşlerle gerçekler, ayrı ayrı yaşar...
ve gerçek ve düş.. ve başını okşar biri uyanınca. Sabah...

23 Ocak 2010 Cumartesi

adam senkronize değildi

Sen hiç babası sokak ortasında vurulmuş bi adam gördün mü? Sen hiç, şu önü ardı olmayan gri şehir cinayetlerinden başka, hikayesi yüzyıllara dayanan cinayetler gördün mü hiç. Pariste diyorlar, bi köy varmış, şehre tecavüz eden almanlara yok demişler bizim köyümüzde hiç yahudi. İşte o babası sokak ortasında vurulmuş adam da tam da bunu diyordu, acı vardı öfke vardı ama şaşkınlık da vardı içimde derken. Düşünebiliyor musun, yüzbinlerce insan, hepimiz ermeniyiz dedi bu ülkede, ve tıpkı sizin parisinizdeki gibi, neredeyse yüz yıl evvel, elinden tuttu ötekinin, beriki.
İşte ben şimdi dedim ki bi gece önce, insanlar dedim, gelsinler de, boynumuz bükük kalmasın dedim. Hani çocuklar gibi.
Yine de nefesim daralıyor fakat. Galiba yeni bu icat. Vücudum ne zaman derinden üzülse bi şeye, soluğum yüreğimden taşıyor. Oniki yaşında bir çocuğun bedeninden 13 devvleettt kurşunu çıkıyor, ve o kurşunlar arı gibi başımı sarıyor. Vızır vızır. İnsan dertleşmeli işte, anlatmalı, ama yok ki kimse.
İşte bu nefes daralması da dedim ya yeni icat. Boğulayazıyorum filan. Sakin diyorum sakin içimden. O zaman böyle gözlerim de sadece parlak ışıkları seçebiliyor.

Adam senkronize değildi, babası öldürülmüş sokak ortasında adam. Değildi senkronize. Kolları konuşur gibi hareket ederken susuyor, konuşurkense kolları susar gibi yapıyordu. Sanki sustukça konuşuyor, konuştukça susuyordu, adam,sokakta, babası, öl-dü-rül-müş.
Fırtına var. ve açık yaralarımız.
 

7 Ocak 2010 Perşembe

öl

sanki saçlarımın kökleri beynime inerek sanki birer ok gibi sanki, insanlar neden üzülünce saçlarını yolarlar, anlar gibiyim.
sanki var gibi bi yerlerde hayat. biz de işte, ciğercinin kedisi, ölmesin hayvanlar ben de ciğer yemeyeyim der mi kedi bi gün.

şahin kuşa, kuzgun leşe.

2 Ocak 2010 Cumartesi

Love

Ray says:
"Love can be a liar"
I say:
"Love can be a door ajar"

Justice

Ray says:
"Justice can be a thief"
I say:
"Justice can bring some relief"

freedom

Ray says:
"And freedom can be an empty cup
from which everybody want to drink"
I say:
"And freedom can be a full toilet
in which everybody want to shit"